Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Yirmi dokuz çeşit ölüm buldum, bir de sen düşün
Artık yağmur altında mı olur
Nasılsa gözyaşları yosun tutmaz
Bellek denen o ******,
ardından koşturur da kimseyle yatmaz
Bir gün gidenler de unutulur
Kaç şiir yazdım ki ölümden söz eder
Kimi görsem "daha ölmedin mi",
der gibi yüzüme bakar oldu...
Ölüm bile geç kaldıktan sonra
Bütün ilkleri sona bırakmanın belki de tam zamanı
Ben her şey bir ırmaktır sanırdım
Bunun için günlükler tutmaya kalktım
Ve tarihleri karıştırdım nasıl da
Aldım şapkamı gidiyorum şimdi
İniyorum kentin çekirdeğine
kendime yeni dalgınlıklar buldum son günlerde...
Yaşamak, yeni bir emre kadar yasaklanmıştır.
Bundan böyle kimse soru sormayacak.
Şairlerden ve peygamberlerden
çekmediğimiz kalmadı bunca yıl,
başımıza gelmedik bela...
Tarih konuşuyor, dinleyin!
Kapılar sürgülenecek ve özellikle geceleri
kimse sokağa çıkmayacak.
Gelecekten ve güzel günlerden...
Duvarlardaki kurşun deliklerini
Çiçeklerle kapla artık
Eve erken dönersen iyi olur
Öyle çok düşünme geceleri
Yurdumuz, kimsesizlik, yoksulluk...
Birahaneler sigara dumanı,
Parklar, çimlere basmayınız
Yollar daha kalabalık
Bir şey eksik, bir şey eksik
Diye düşünmesen iyi olur
Bu şarkı kırık...
Yurdum gibi yaralıyım
Ne eksik, ne fazla
Derin bir uçurumum
Bütün haritalarda
Geceleri çığlıklar
Giriyor düşlerime
Dirlik nedir bilmedim
Yalan yanlış tarihimde
Yurdum gibi yaralıyım
Dünyaya karşı ben
Yılar değil yıllar, umudumdur
Sessizce küllenen...
-Oğlum Deniz'e-
1
Ben bütün yenilgileri yaşadım
Kalmadı sana hiçbir şey
Oğlum, biricik muradım
Bir su damlasıdır kapıyı gözler
Tükürür gibi bakıyor yüzüme dünya
Kırılmış ağacımın o tek sürgüsünü
Oğlum, biricik muradım
Benden ötelere döndür yüzünü
2
Uzun bir sözcükse ömrüm
Oğlum, son iki...
Ben her fırtınaya bir kanat verdim
Yollara düşemediğim bundandır şimdi
Nicedir silindi defterimden
Özgürlük diye bir sözcük, üç heceli
Her duyguda bir ikigen sonsuzluğu
Ne yapsam birbiriyle hiç kesişmeyen
Kendimi savurduğum sularda
Anaforlanarak geri dönüyor birden
Yalnızlık diye bir sözcük...
Gökyüzüne asılı kalmış bir yankı
Arıyor kendisini bırakan ağzı
Yeniden,yeniden sesini bulmak için
İki köşeli yalnızlığın bir ucunda sen,bir ucunda ben
Birleşip ayrılıyor çizgilerimiz
Hangi boyuttan koparılmıştık ki biz
Anı bile yok,ses,koku bile
Bir elin yazdığını öteki el karalıyor sanki...
Uyan kalbim
Ayrılık zamanı geldi
Tokatlıyor rüzgar
Sarsak bedenimi
Geceler mi uzun
Ben mi yoksulum
Ekmek şarap ve şiirle
Geçiyor günüm
Uyan kalbim
Ayrılık zamanı geldi
Ölüm, ölsün artık
Ben olayım son ölü
Sokak bir ilmek gibi
Sarıyor boynumu
Yanlış yaşayanlar, doğru ölecek
Benim yasam bu.
Bazen dayanmaktır sevmek;
Hayat nereden vurursa vursun ayakta durabilmek...
Bazen yaşamaktır sevmek.
Soluksuz ciğer gibi sevgisiz kalbin duracağını bilmek...
Bazen ağırdır sevmek;
Sevdiğine layık olabilmek...
Ve bazen hayattır sevmek;
Birini çok uzaktayken bile,
Yüreğinde taşıyabilmek...
O, çoksesli kemanların
Parmakları kırık virtiözüydü
Göğe doğru burulmuş yağmurların altında öldü
Yüzünde yaşanmamış hülyaların
De ki minesi soldu
O upuzun gecelerin
Saçakaltlarında ıssız bir yarasa
Bir şeyleri bekliyordu ama neyi kimi
Düdüklerini evde unutan bekçilerin
Sokaklara karşı...
Yalnızlık, yalnızlık
Bari sen elimden tut
Geceyarısı aynalarda
Suçlu ve ezik
Gözlerim kan çanağı
Cinnete dönüşen bir dinginlik
Duruyorum karşında
Şarap taşlaşıyor
Midemde ve beynimde
Mavi mavi tüten sigara
Giderek mora çalıyor
Yalnızlık, yalnızlık
Bari sen elimden tut
Suflör...
Yağmur, ağıt yak ardımdan
Karanlık sokaklar boyunca
Ben yurdumun özoğluyum
Kimseler yanmıyor bana
Yaprak yaprak içimde yalnızlık
Onun dalları dünyadır
Kendi göğümde bu sürgünlük
Bedenimdir ona tek sınır
Kimsenin bir şey söyleyeceği yok
Ben susarsam, konuşmazsam
Acı bile sustu artık
Yağmur...
Yitirdim cebimdeki bütün adresleri
Yağmurlar, yağmurlar ortasında kaldım
Aklımı boğacak o selleri
Ben kendi damarlarımda yarattım
Artık ne bir satır yazı, ne de bir selam
Tek kişilik bu oyunda rol alabilir
Gitti bütün seyirciler, boşaldı salon
Geride kalan yalnızca, yalnızca maskelerdir
Eli...
Leyli okudum ölümün okulunu
Beştaş oynayarak yıllarla
Yüzümde mecburi hizmet solgunluğu
Uçkuru düşük bir acının ayazında
Leyli okudum... aklım karışık, bıyıklarım gürdü
Ömrünü parselleyip, alkole imar izni çıkartmakla
uğraşan
Bir memur, dayardı yüzüme yüzünü
uzun uzun içerdik her akşam
Leyli...
Usul usul geceleyin
Sirenler duyarsan derin
Kapını gökyüzüne dayayıp da bekle
Yolunu şaşırmış bir yıldız düşer belki üstüne
Başını yastığa göm
Yüreğini ayışığına ayarla
Yorganına sıkıca sarın
Derin bir nefes al
Ve sakın ağlama...
Yatıya kaldı ömrüm olmadık acılarda
Yorgan döşek
Anladım ki şu dünyada
Damarlarındaki kana daha ziyade şeyler de eklemek gerek
Kalbim uyuzgezer sanrılarda
Boğuntulu camlarda tütsülenir durur
Nedir nedendir çok mu kötüdür
Arasıra tökezlemek ve diklenmek pahasına
Ancak uçurumlar elverir...